2025 yılının Kasım ayında, bir Layer2 projesi sektörde oldukça nadir görülen çift token yakım mekanizmasını hayata geçirdi. Geleneksel tekli yakım modellerinden farklı olarak, bu sistem işlem sırasında oluşan Gas ücretlerini ikiye ayırıyor: %20’si doğrudan ETH olarak yakılıyor, kalan %80 ise proje yerel token’ına çevrilip ardından yakılıyor. Böylece 1:4’lük bir yakım oranı oluşuyor.

Bu mekanizmanın işleyiş mantığı aslında karmaşık değil. Kullanıcı zincir üzerinde işlem ücretini ödedikten sonra, protokol katmanı otomatik olarak bölüştürme programını tetikliyor. Zincir üzerindeki veriler tamamen şeffaf ve herkese açık; isteyen herkes yakım kayıtlarını anlık olarak izleyebilir, böylece merkeziyetçi işlemlerle ilgili şüphelerin önüne geçilmiş oluyor.

Token ekonomisi açısından bakıldığında, bu hamle gerçekten ilgi çekici. Proje ekibi zaten token’ların %85’ini ekosistemin gelişimine ayırmayı planlamıştı, şimdi buna sürekli bir yakım mekanizması da eklendi. Basit bir benzetmeyle: Piyasadaki elma miktarı sabit, her gün birileri sürekli elma parçalama makinesine elma atıyor, geriye ticarete konu olan elmalar doğal olarak giderek azalıyor.

Veri anlamında da bu durum destekleniyor. Ağ, 2025 yılında işlem hacmi açısından sürekli bir yükseliş yaşadı ve Eylül ayında günlük işlem hacminde 1,9 milyar dolarlık zirveye ulaşıldı. Bu işlem hacmine göre, her gün önemli miktarda token dolaşımdan kalıcı olarak siliniyor.

ETH’ye endeksli strateji ise ayrı bir incelik taşıyor. ETH’nin %20’sinin doğrudan yakılması, aslında Ethereum sahiplerinin çıkarlarını ilgili Layer2’nin gelişimiyle sıkı biçimde bağlıyor. Bu yalnızca teknik bir inovasyon değil, aynı zamanda bir çıkar birliği inşa etme çabası — bu zinciri kullananlar arttıkça, Ethereum da deflasyonist etkiyle bundan fayda sağlıyor.

Elbette, yakım mekanizmasının gerçekten değer artışını tetikleyip tetiklemeyeceği, sonunda ekosistem uygulamalarının gelişimine bağlı. Sonuçta token kıtlığı yalnızca bir unsur; asıl kritik olan talep tarafında süregelen büyüme.