15 yıldır piyasayı takip ediyorum, son zamanlarda altın fiyatına baktıkça içim daha çok daralıyor—geri çekilmeden değil, o tanıdık “fırtına öncesi” havasını hissettiğim için. Bugün can acıtan bir gerçeği konuşmamız şart: Altında her büyük ralli, arkasında mutlaka bir kriz taşır; bu kural otuz yıldır şaşmadı.

Tarihe bakınca net görülüyor. 1971-1980 arasındaki o çılgın altın yükselişi? 1974 finansal krizi tam ortasında ateşe benzin oldu. 2001’de başlayan ralli daha da sertti, doğrudan 2008 mortgage krizine çarptı ve “boğa piyasası = kriz” formülünü DNA’ya işledi. Şu anki altın fiyatı hareketi, acaba piyasa bize gizli bir sinyal mi gönderiyor?

Beni şu anda en çok endişelendiren şey, altının ne kadar yükseleceği değil, doların tabanının ne kadar dayanacağı. 1971’deki gibi bir çöküş tekrar yaşanır mı? O kadar aşırı olmasa bile, bazı politika hamleleriyle doların uzun vadede zayıflaması kaçınılmaz gibi. Şu anki altın yükselişi, aslında değer kaybı beklentisini fazlasıyla satın aldı—kriptoyla uğraşan herkes bilir, olumlu haber gerçekleştiğinde çoğu zaman tepe gelir; dolar gerçekten düşerse, altın önce bir düzeltme görebilir, zirveden alım yapmaya kalkışmayın.

Bir de daha sert bir durum var: Kriz patlarsa, hemen altına sığınmak pek işe yaramaz. Başta herkes nakite koşar, altın da satış baskısı yaşar. Ama 1974 ve 2008’de gördüğümüz gibi, likidite krizi geçtikten sonra altın asıl güvenli liman rolünü üstlenir. Şu anda asıl düşünülmesi gereken, portföy stratejisi—erken mi davranmalı, yoksa geri çekilmeyi mi beklemeli? Varlık nasıl çeşitlendirilmeli? Bu sorular, K grafiğini izlemekten daha önemli olabilir.